Geçen asrın en çok vurgu yapılan özelliği iki kutuplu oluşuydu. İki büyük paylaşım savaşı yaşanmış, insanlığın daha önce böylesine tanık olmadığı büyük trajediler gerçekleşmişti. Soykırım, atom bombasının kullanımı ve ikinci dünya savaşının ardından çift kutuplu hale gelen dünyada her an insanlığının sonunu getirebilecek soğuk savaş dönemi gerilimli yılların özetiydi. Yüzyılın sonuna yaklaşıldığında sosyalist blok çöktü ve kapitalist blokun önderi Amerika Birleşik Devletleri tek süper güç olarak zaferini ilan etti. Artık “tarihin sonu gelmişti” ve hiç değişmeyecek bir ekonomik, sosyal ve siyasal düzen küreselleşme anlatısıyla her bireye empoze ediliyordu.
Yeni iletişim teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla, özellikle de internetin, küreselleşme anlatısının başat kavramlarından biri olan sınırların kalkmasını sembolize eden tarafı çok konuşuldu. Daha katılımcı bir demokrasi, özgürlüklerin egemen olduğu liberal bir dünya hayalleri süslüyordu. İnsanlığın son çeyrek asrı, yeni nesillerin alfabenin farklı harfleriyle simgelenen kuşaklara bölünüp analiz edilmeye çalışıldığı, yapay zekanın geldiği noktanın, robot haklarının konuşulduğu, siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan çok hızlı ve büyük bir dönüşümün yaşandığı dönem oldu. Sosyal bilimlerin ortaya çıktığı sanayi devrimi yıllarındaki toplumu anlamak ve kontrol etmek çabası bugün hala sürüyor. 19. yüzyıldan itibaren toplumsal değişimin kuralları var mı sorusunun cevabı büyük anlatılara ve acılara yol açacak bir şekilde defalarca soruldu. Bugün bu ihtiyaç yine var fakat biz bu kez Toplumsal Araştırmalar Merkezi olarak verili sistemin bize sunduğu mevcut yapıyı eleştirmek ve anlamak işini insanlığın ve milletimizin faydasını sağlayacak şekilde yapmak istiyoruz. İki kutuplu dünyaya dönüşün sinyallerinin bölgemizde yaşanan sıcak çatışmalarda karşılaştığımız aktörlerin tavırlarından net bir şekilde anlaşıldığı, demokratik katılım, özgür toplumlar ve yönetimler beklentisinin düşlerde kalmaya başladığı, totaliter idarelerin ve zihniyetin yaygınlaştığı, salgın hastalıkların yeniden ve korkunç biçimde herkesi sarstığı, enerji ve su ihtiyacının üst düzeye çıktığı, iklim değişikliklerinin her tende hissedildiği bu dönemde yaşanan gelişmeleri Toplumsal Araştırmalar Merkezi (TAM) adıyla oluşturduğumuz düşünce kuruluşunda enine boyuna tartışmak istiyoruz.
Merkezimizin bilim dünyasına ve ülkemize sonsuza kadar büyük hizmetlerde bulunması dileğiyle, düşünce kuruluşumuzun ortaya çıkmasında ve devamında büyük emeği geçen yol arkadaşlarıma buradan bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. TAM anlamıyla akademik! TAM anlamıyla bilimsel! TAM anlamıyla evrensel! bir düşünce kuruluşu olmak iddiasıyla yola çıkan merkezimiz bize inananlarla büyüyüp gelişecek ve bilim dünyasına hizmet edecek.
Yolun, bahtın açık olsun TAM!
Prof. Dr. Mustafa Yılmaz
Genel Direktör