Türkiye, yerel seçimler için 31 Mart’ta sandığa gitmeye hazırlanıyor. Partilerin kampanya çalışmaları da artık ivme kazandı. AK Parti, bu seçimde kampanyasını “Gerçek Belediyecilik” ve “Hazırız Kararlıyız” sloganları üzerine inşa etti. CHP, “İşimiz Gücümüz Türkiye” mesajıyla sahaya inerken MHP ise ittifak vurgusu yaparak, “Cumhur Bizim Türkiye Hepimizin” söylemini tercih etti. CHP ile arasındaki ipleri son seçimlerin ardından tamamen koparan İYİ Parti ise iktidar ile muhalefet karşısında seçmene üçüncü bir yol vadederek “Mecbur Değilsin” mesajını verdi. Yine DEM Parti “Dem Gelir Devran Döner”, Saadet Partisi “Saadet İş Başında Haydi Bismillah”, Yeniden Refah Partisi ise “Ahlaklı Belediyecilik” sloganını belirledi.

Kampanyalar, seçim dönemlerinde partilerin tabanlarına heyecan verme ve kararsız-akışkan seçmenden pay alma sürecinde kritik bir rol oynuyor. Bu nedenle seçim startı verildiğinde parti genel merkezlerinin önceliği, ikna edici iletişim stratejileri geliştirmek ve bir yol haritası çizmek oluyor. Partilerin ideolojileri, değerleri ve seçmenin beklentileri temel alınarak hazırlanan kampanyalar; umut vadeden, akılda kalıcı sloganlarla desteklenerek kamuoyuyla paylaşılıyor. Ardından kitle iletişim araçları üzerinden yoğun bir enformasyon akışı başlıyor.

Yerel seçim sürecinde kampanyaların çerçevesi partilerin genel merkezlerince çizilse de sonraki süreçte asıl iş adaylar ve yakın çalışma ekiplerine düşüyor. Genel çerçevede belirlenen kampanya stratejilerini yerele entegre etmek ve parti politikasının dışına çıkmadan yerel ölçekte özgün kampanyalar geliştirmek, bir profesyonellik gerektiriyor. Her il, ilçe ve beldenin aynı demografik yapıya sahip olduğunu, sosyo-kültürel ya da ekonomik açıdan her seçim bölgesinin sorun ve beklentilerinin aynı olduğunu söylememiz mümkün değil. Bu nedenle adaylar, yerel seçim sürecinde kampanyalarını belirlerken hedef kitleyi mikro ölçekte analiz etmeye daha fazla önem göstermeli; gerektiğinde çok küçük toplumsal grupları ve bireyleri hedef alan özelleştirilmiş stratejiler belirlemelidir.

Anlatmak kadar dinlemek de önemli

Etkili bir siyasal iletişim kampanyası oluşturmanın yolu önce seçmeni dinlemek, anlamak ve oy verme eğilimini doğru ölçümlemekten geçmekte. Seçmenin değerleri ve beklentileri derinlemesine analiz edilmeli ve bu yönde bir söylem geliştirilmelidir. Ayrıca söylemler tutarlı, gerçeklikle örtüşen ve hedef kitlenin kolaylıkla anlayabileceği biçimde inşa edilmeli, duygulara seslenebilmeli ve sık sık tekrar edilmelidir. Seçmenle temas kurmak için geleneksel kitle iletişim araçları ve sosyal medya uygulamaları da sürecin etkin bir parçası haline getirilmelidir. Özellikle bu süreçte sosyal medyayı profesyonel bir şekilde kullanmak çok önemli. Zira seçmene mesajı kolaylıkla ulaştırma olanağı sunan sosyal medya platformları üzerinden aynı zamanda hedef kitle dinlenilebilir ve analiz edebilir.  

Sosyal medyanın dilini bilmek

Yine seçim bölgesindeki vatandaşların sosyal medya kullanım pratiklerinin ölçümlenmesi ve buna göre stratejiler belirlenmesi de bu süreçte kritik öneme sahip. Sosyal medya platformlarının kendine has kullanım biçimleri ve kitleleri olduğu göz ardı edilmemelidir. Platformun diline uygun ve kullanıcı kitlesinin dikkatini çekecek biçimde hazırlanan içeriklerin çok daha fazla etkileşim aldığı görülecektir. 

Sahada ve sosyal medyada yürütülen çalışmalar uyumlu ve tutarlı olmalı

Biraz önce de ifade ettiğim gibi seçim kampanyası sürecinde adayların söylemlerinin gerçeklikle örtüşmesi ve tutarlı olması elzem. Bu husus, yerel seçim kampanyası sürecinde çok daha önemlidir. Zira siyasi aktörler, seçmenle daha fazla doğrudan temas etmekte ve seçmen, aktörü yakından gözlemleyebilmektedir. Ve seçmen, adayın aynı zamanda sosyal medyadaki takipçisidir. Bu nedenle sahada ve sosyal medyada yürütülen çalışmaların birbiriyle uyumlu ve tutarlı ilerlemesi gerekir. Sosyal medyada pozitif kampanya yürüten bir aday, sahada da pozitif bir tavır sergilemelidir. Saha ile sosyal medya arasında bir tutarsızlık olduğunu hisseden seçmenin adaya olan güveni zedelenecektir.

Hikâyesini en iyi anlatan kazanacak

Seçimi kazanmak için tek başına sahada çalışmak da tek başına geleneksel ve sosyal medyayı kullanmak da yeterli değil. Başarının yolu çok yönlü ve tüm mekanizmaların etkin olarak kullanıldığı bir kampanya yürütmekten geçiyor. Bilindiği üzere insanlar arasındaki en eski ve etkili iletişim araçlarından bir tanesi hikâyeler… Siyasal aktörler de aslında kampanya kapsamında bir hikâye yazmakta ve hedef kitlesini bu hikâyeye inandırmaya çalışmaktadır. Hikâyesine en fazla kitleyi inandıran aday, seçimin galibi olacaktır. Eğer aday, kendi hikâyesini kendisi yazıp anlatamazsa onun hikâyesini hiç istemediği şekilde rakipleri yazacak ve anlatacaktır.

Ali Parim

Parim, Toplumsal Araştırmalar Merkezi Kurucu Üyesi ve TAM Akademi
Dergisi Editörüdür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir